13 Ağustos 2011 Cumartesi

Veda...

       Ben de bir bıçakla gölgemi kessem, bu lanetli ruhtan kurtulabilir miyim ? Lanetli ruh diyorum ama gülemiyorum. Burada,büyük bir yangının içinde bütün dünya sanki bu eskimiş dolaplardan,bu boyaları çatlamış duvarlardan oluşmuş ve ben kendimi öldürüyorum, kendimden kurtulmak için, yapacak başka hiçbir şey bilmediğim için, kimse bana yapacak birşey olduğunu söylemediği için, burada, mavi yatak örtüsünün üstüne yayılmış kırmızı- yeşil haplar içiyorum... Küçük reçelli ekmek parçaları gibi,bir kadın şarkı söylüyor, birinin uğruna ölmekten sözediyor, ben kimse için ölmüyorum, hiçbir şey için ölmüyorum.! Ben yeşil yaprak ormanı'na gitmek istiyorum.. Su içiyorum,ölümle yaşamı birbirine karıştırıyorum,reçelli ekmeklerle yaşamaya çalıştığım günler çokta uzakta artık,istemediğim görüntülerden,istemediğim sözcüklerden kaçarak geçecek bir hayat,sürekli birlerden gizlenerek,sürekli kendinden gizlenerek,sözcükleri değiştirerek ,istenilenlerle, istediklerimiz arasındaki dengeyi kurarak her an bu oyunu sürdürmek için gergin bekleyerek,sokaklardan,gecelerden,karanlıktan,erkeklerden,okullardan,hastanelerden,yüksekten,kapalı bir hücreden,arabalardan,uçaklardan,askerlerden,dostlardan,sevgililerden,acıdan, mutluluktan,öfkeden düşünmekten,bir günün bitmesinden,gecelerin sonsuza dek sürmesinden,yalnızlıktan,başkalarıyla birlikte olmaktan,sevmekten bir gün ansızın hastalanmaktan,mezarlıklardan,kalabalıklardan,seslerden,sessizlikten korkarak,anlamsız bir oyun gibi,renklere,titreyişlere,değişen görüntülere kapılarak sürüklenip gitmek....
            Gitmiyorum Artık .! Bırakıyorum.Zaman burabilir,görüntüler geçmeyebilir,en azından benim için durduruyorum,gitmek istediğim her yere gidebilirim şimdi,uzak yıldızların arasında bir nokta olabilirim,söylediklerimizden çok gizlediklerimizden oluşan bu görüntülerden,onların anlamını çözmek için delice çaba harcamaktan sıkıldım artık,kendi görüntümden onu siliyorum,kimsenin umurunda olmasa da...
Günler farklı zamanlardan,farklı yerlerden seçilmiş yüzler,duruşlar,sesler,kokular birbirine karışıyor,gözlerim sızlıyor,ağırlaşıyor,herşey dönüyor, artık bana birşey sorduklarında cevap vermek zorunda değilim,artık kimse sözcükleri unuttuğumu sandığım için bana tuhafbiriylmiş gibi bakmayacak,kendi kullandıkları bütün sözcüklerin boşaltılmış olduğunu söylediğim için benden nefret etmeyecek.
    Telefon çalıyor,burada mı, anılarda mı,anıların telefonunu açıyorum,çocukluğumla konuşuyorum, aynanın önünde sakın bir daha ağlama,gazeteleri sakla,o şişman şeytanın eteğine bas ! diyorum. Tavandaki çizgiler kırılıyor,ben konuşuyorum ama telefon hala çalıyor,kıpırdayamıyorum. Birileri kollarımı,bacaklarımı alıp gitmiş sanki,akvaryum da dönüp duran aptal yüzlü balıklar gibiyim,yeniden başlayış,bir sır var mı,öğrenmek istemiyorum, bi düşte sonsuza dek kalacağım artık,telefon çalıyor,kapı,nerede,sesler de ağırlaşıyor...


             Bir de üşüdüğüm geliyor aklıma,o gecenin boğultusunu,beyaz tavandaki belli belirsiz ayrıntıları oraya yanıyan görüntüleri hatırlamıyorum.. Sonra uzun bir uykudan uyandım. Annem bana bakıyordu,yüzünde acı,öfke,korku dolu birşey,bilincimde kara bir nokta,kayıp saatler vardı,hiç bilemeyeceğim şeylerle dolu saatler,hayatın güzelliğinden,gençlikten sözeden doktorların yüzüne baktım,günlerce konuşmadım. Sanki yeteneğini yitirmiş gibi.sonra bir gün tekrar konuşmaya başladım. Beni başka bir şehire,bir dilenme evine yollayacaklarını söylediler. Artık hiçbirşey istemediğimi söyledim. Ölmek sandıkları kadar acı birşey değildi. Bütün bu görünyülerin en sonuncusuydu o kadar, ama anlamadılar. Ölmek isteyen birini uzaklara göndermek ne tuhaf .! Onlara söyleyemedim,yanımda kimse kalmadığını bana tek birşey,bir günü dürdürmek,bir günü daha taşıamk için birşey olduğunu söylecek kimse olmadığını,bunu anlamalarını bekledim. Onlarsa beni hiç tanımadığım insanların arasında,uzağa yılladılar.. Haksızlık mı ediyorum yoksa ? Belki yapmaya çalıştıkları yalnızca ölmek istediğim bir odadan beni çıkartmaktı...



İmza pofi...

1 yorum: